Bubi’ Sanat, imkanı olanın değil yeteneği olanın sivrileceği; insanların şahsi popülariteye ihtiyaç duymadan üretimlerini duyurabileceği ve bu üretimler hakkında yorumlar, eleştiriler alabileceği bağımsız bir fikir platformu.
Sen pembeden acı çekerken
ben lacivertten kanıyorum mesela.
Sen ‘mış’ yaşantılarının avlusunda serinlerken ben miskinliğin yaşlı bahçelerinde nefesleniyo...
Kim bilir hangi sevdanın
omzunda uyandın bu sabah.
Saçların dağılmış,
Rimellerin akmış,
Yarım yamalak bir gülüş,
dudağının ucunda...
İnsan her kendini aşmaya çalıştığında neden hep aynı yerde tökezliyor ki? Devam ediyorum aslında fakat senin düşüncen de geliyor benimle. Yükü ağır, hissiyat...
Soran olursa duymadım adını,
Kalmamış hatırım da gözünün rengi
Aklımda bir sen vardın, senden ayrı
Gözü saçı mıh gibi işlenmiş kalbime
Sana değil kavu...
Bir gülücük belirdi
Pamuktan yapılmış yüzünde
Elinle parmağımı tuttun
Gülümseyip bir ses çıkardın
Oysa annenin ya da babanın
Tutmalıydın elinden
Savaş ...
Kırıldık
Dağıldık
Hüzün dolu yağmurlarla ıslandık
Sert dalgalara direndik
Koca fırtınalar atlattık
Geceden kara günlere katlandık
Yorulduk
Bıktık
Aş...
Hepimiz ne kadar yapılıyorsak
O kadar yerinden oynuyoruz
Kaldırım taşları bu yüzden vardır
Yapılımın hatırlattığı bozucu güç
Yaratımın eriştiği döngü
...
Ah benim üzeri yosun tutmuş ruhum
Şımartılmamış, sevgiye aç özüm
Sensin benim uğruna çalıştığım
Ben seni doyurmak için çırpınıyorum
Ah benim yetim kalmış...
Bir şeylerin,
Hep bir şeyleri eksik senden.
Kokunu çalan bile var,
Bakışların eksik, sen eksik.
Tanrı yaratmış güzelliği,
Elime saydıklarında sen eksik...
Karanlığı vardı yüzünün
Öptüğüm sanrılarla
Rutubetli bir yalnızlık vardı
Üşürdüm
Çekinik davranırdın
Dudaklarıma ölüm kalım emri
Verilmişti nedens...
sen her zaman duruyorsun
yerleştirilmiş vazo gibi
köşede
saklı bir el çıkıyor
ardından
ağzın üçgen biçiminde
gözlerin kare
perdelerini kapatmışken
...
Ruhum, hayatı tutan ellerim
Sen bu kadar kara,
Bu kadar gece olamazsın
Suyun dinçliği yok üzerinde
Güneşin pırıltıları
Ve
Eski kokun
Artık sevmek renk...
Bir ıssız sahil kıyısı kasabasıdır aşkın.
Yolcusu vardır hancısı yoktur sevgilim.
Yağmurlu günlerde adını geçirmek.
Sırılsıklam kala kalmaktır orta yerde....
Bir bayram sabahı Süleymaniye'de,
Kanatlarında hüzün bekleşir kuşlar.
Gariplerin yaslı gönlünde özlem,
Umutla yollarda bekleşir kuşlar.
Eski tasta ihtiya...
gün,
benim için
farklı bir gün değil.
bugün de yenildim.
bu yüzden kaçmayı denedim.
her gün ara vermeden,
durmak bilmeden
yaşamaktan yoruldum.
yoruld...
Başım sıkıştığında döner bakarım ardıma
Neyi bıraktım kendimden
Ve ne taşıyorum dünden diye
Bazen çabalamak boşuna gelir
Bazen yol bellidir, yolcu bellid...
Önce karanlık vardı, bir tek ben alemde sanki,
Sessiz çığlıkların ardına sığındığım korkulardan,
Soğuk vardı, ayaz geceden saklandığım kendi içime,
Yol...
İlk aşk, baharın taze tomurcuğu gibi,
Gözlerde parlayan masumiyetin izi.
Kalplerde bir meltem, ruhlarda bir çiçek,
Sevgiyle dolup taşan, huzurlu bir rüya....
Doldurdum insanlar dolusu odalar
Biri dahi delip geçemedi yalnızlığın saltanatını
Başkaldırdığım, saldırdığım korkular
Divan durdu, bastırdı feryadımı
Me...
İçimdeki asiye atılı tokatlardan
Nasırlaştı ellerim
Gayrı içimde uysal bir çocuk
Ve şimdi ellerim asi
Gelincik çizmek istiyor elim gelincik gelincikle...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok