Bubi’ Sanat, imkanı olanın değil yeteneği olanın sivrileceği; insanların şahsi popülariteye ihtiyaç duymadan üretimlerini duyurabileceği ve bu üretimler hakkında yorumlar, eleştiriler alabileceği bağımsız bir fikir platformu.
nasıl uyuyorsun
tek başına yatağında
gece boyu
bazen uykusuz
nasıl ayakta kalıyorsun
nasıl oluyor saçların
hastalandığında
ya da ağlayınca
nasıl düz...
Dildadeyim yollarına, hayatına ve bir o kadarda zatına.
Lakin bir görsen
Sensizlikten bir çıbandan beter ahvale bürünmüş ukteyi,
Cihanın bir ucundan bana...
ben en geniş zamanlı şiiri yazdım, kırılırken parmaklarım. teker teker, sökülürken tırnaklarım, dibinden… kanaya kanaya.
perdeler kapalıydı, ışık girmedi o...
Genç adam, uykuya dalarken zihni Arzu’nun izleriyle doluydu. Rüyasında, kendisini bir satranç tahtasının ortasında buldu. Ancak bu, bildiği bir tahta değildi...
Bugün;
Boşaltsam diyorum kanımı akıtsam avuçlarımdan,
Geriye kalsa insanlığımın posası.
Damarlarımda akan
Tüm o uğursuzluk, dengesizlik, sarhoşluk halin...
İnsanların bazı şarkıları dinlemeye layık olmadığını düşünüyorum,
Samimiyetsiz kulaklara kalpten parçalar ne anlatabilir ki?
Uzakta biri var,
Adını bilmediğim.
Ellerimden kayan yıldız gibi,
Bir gökyüzü sessizliğinde saklı.
Belki onun için doğdum,
Belki de sadece kayboldum....
bir duvar saatine baka baka öğreniyorsun zamanı;
ama kimse söylemiyor sana,
o saatin bir gün duracağını.
öldüğünü hissetmeden yaşıyorsun
bir sokağın köşe...
kirli bir duvar istasyon yanında
yalnız bir yangın musluğu, kırmızı
hüzünlü bir boşluk merdivenaltında
karışmış istasyon kahvesinin kadavrası
diğer ceset...
Genç adam, satranç tahtasının başında derin bir nefese odaklanmıştı. Beyaz taşları siyah taşlara karşı yönlendirirken, her hamlede kendisiyle savaşır gibiydi...
Burnumun direğini sızlatan sesin
Koynuna dudaklarımın değdiği tuzun
Bir de o bacakların vardı sevgilim
Bembeyaz ve pürüzsüzdün
Dokunmaya bile korkardı...
Aralık kalmış ne kadar Kasım akşamı varsa
Eylül gibi sapsarı ve dökülürken yapraklar
Sonun Baharına kucak açar
Rüzgara küsen bütün dallar
fazlaca seni düşündüm
bıraktım sonra
sabır çektim içimden
lakin bu da bir işe yaramayacağından
hayal etmeye başladım
büyük bir hayal
kokunu tenini saçl...
Söğütlüçeşme'nin yanı, Fenerbahçe Stadı'nın tam dibinde ama onun sırtını döndüğü bir köşe. Eski günleri hatırlatan, ama biraz yorgun bir tezgâhın başında otu...
Diyarbakır'dan beş yaşında göç ettiğimizde ardımızda neleri bıraktığımızı, önümüzde bizi nelerin beklediğini bilmiyorduk. Hiç kimsenin umurunda olmayan ve mu...
İçimde bir heves, yangın gibi,
Her nefeste yeniden başlıyor.
Hayatın dokusu, bin renkli bir rüya,
Tatmadığım her şey beni çağırıyor.
Ölmek istemem, daha ...
Kumbaracı Yokuşu’nun kendine has bir havası vardır. Tam bir geçiş noktası; yukarıda Galatasaray Lisesi’nin tarihi taş duvarları, aşağıda İstiklal’in gürültüs...
Kapıyı araladı yaşlı adam. Kafasını meraklı bir çocuk gibi soktu aralıktan. Çocuksu mavi gözleri yerinde durmuyor bir ustaya bir bana bakıyordu. Elleri kurum...
Arzu’yla olan ilişkisini bitirme kararı, genç adamın içinde kopan bir fırtına gibiydi. Her ne kadar bunun doğru olduğuna kendini inandırmaya çalışsa da, Arzu...
Kıvılcımlar ark ediyor içinde kafamın
Kokluyorum taze biçilmiş çimlerin imdat çığlıklarını
Boş bir salıncak sallanıyor gıcırdayarak
Bu kanlı eller kimi...
Aradım, durdum yıllarca
Dallarında dinlenecek bir ağaç,
Kumlarında izimin kalacağı bir deniz,
Ama ne kök saldı ayaklarım,
Ne de dalgalar beni tanıdı.
İt...
hiç var olmamış notalardan yazılmış müziği duyabiliyorum, onunla dans ediyorum.
duyabiliyor musun sen de?
dans ediyoruz beraber, elimi göğsüne koyuyorum, y...
benimde, maruz isteklerim oldu
tek derdim, birlikte el içine çıkmaktı.
elindeki nar’ı fazla sıkı tutma
üstümde beyaz gömlek var.
çoğu zaman, anlaşılan.
...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok