Insanlari teğet geçiyor vicdan
Neşeyle düşüyorum zamandan
Onların Mesihvari kusursuz öğütleri
Kutsanmış gamsızlığıma Birer imtihan
Mezbahalarca yol gidiy...
Hasip dede ayağını mermere vurdu d'nin küçüklüğüne aldırış etmeden
Ayakkabının ökçesinden ilkin azı dişlerinin atladığı görüldü
Azı dişlerini sağ elinin çi...
Türkçe kelimeler, Türk dilinin zengin ve köklü bir geçmişinden gelmektedir. Türkçe kelime hazinesi, Türk kültürü ve tarihine ait birçok değeri içermekte ve T...
Her insanın nezaketi hak etmediği aşikâr fakat düşünmeden edemiyorum nazik olmak insanın kişiliği ile mi ilgili?
Nezaket görebilmenin koşulu kendinizin de n...
Benim susmam gerek
Bu ne kan
Bu ne gövde
Bu ne çığlık
Bu ne tufan
Kim savaştı yine ?
Kimin bahçesi tarumar ?
Benim o kaybeden işte!
Her bir yerde baş...
İç cebimde kana, ipe, suya bedel bir silah
Şimdi, intihar için oldukça makus bir uçurumun ucundayım
Hüzne ikram edilen ilham perilerim
Ve kendi kafatasınd...
Kimi yöneticilerin belgisiz sıfatları yüzünden dediklerini anlamak,
İki bilinmeyenli denklem çözmekten daha zor.
Sıfır atık peşindeki insanlar,
Kim bilir ...
Çünkü çocuklar gibiydik
Bir elimizde simit diğerinde gül kokusu
Üzerimiz kirdir
Sen seksenlerden düşüp gel
Düşün mavi boyalı evimizi
Annen su kaynatıyor...
Hissediyor iliklerimde,
Sendelediğimi.
Kusuyor yıldızları
Gözlerinde beliriyor,
Parıltısı.
İçine çekiyor,
Kara delik yanıltısı.
soğuk...
esiyor şimdi pencereden giren geçmişin izleri,
sıcaklığını kavuran soğuğuyla ellerinden tutan,
yaşamanın silikleştiği dönemleri...
ruh,
soğumuş...
direnilecek bir kavgam kalmadı
çocukluğum çoktan dağıldı
yasladım duvara başımı
bu ömür benden bir hayat çaldı
gençliğimi elimden kim aldı
her köşeye pu...
Bir yeşil düşün
Kapat gözlerini ey ruhum
İçinde her ton sükun
Her ton huzur
Bir mavi düşün
Kapılıp bulutlara, gökyüzünü seyre çık
Bırak seni yerde tuta...
Bir görsen düşlerim ne kadar sade, ne kadar yalın
Keşke daha çok boyayabilsen ucunu bucağını şu zalim dünyanın
İnan hiç fark etmez, ucu sapı o fırçanın
H...
Ant içmiş bir meczup yalnızlığa.
Onu bir nebze yalnız bırakmayan
Şu sansasyonel karmaşaya baksana
Ant içmiş, dönmezmiş asla
Sırtındaki kambur da şahitmiş...
Bırakıp gittiler kapkara kumları
Yakar nallarını atların çocukları
Zarifçe okşar taşlar dağları
O atlar ki kıskandırır rüzgârları
Taşadan döner başaklar
...
Zaman mı bizi ileriye götüren
Yoksa biz miyiz zamanı ileriye götüren...
Bilinmeyen meçhul bir andayız...
Fısıltı seslerine karışan saatin tik tak sesleri...
Yaşamın kendisi var anlamı yok.
Ucuz bir varoluşçuluk.
Ben varım, annem yok.
Taştan ağır bir sorumluluk,
Gülebilmek hala kahkahayla.
Bilirsin, yüzüm gül...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok