Kül tablasından bir öğüne
batırdığım çatal kaygı duruşunda.
Dizildiğin boğazımda sıralı düğümler.
Dibi sıyrılan aklımın kırıntısı
toplanırken parmak uçla...
Hey! Hey demlik, baksana! Hişt, sana diyorum! İçim kaynıyor yine. İçimi dökmem lazım sana. Seninle alakalı gibi gelebilir söyleyeceklerim ama öyle değil. Alı...
Koğuşun meydancısı olmak koğuşun şamar oğlanı olmaktan ziyade iyidir. Mocan, bunu çok iyi bilir. Dün koğuş ağasından yediği iki sille ile bunu tekrar hatırla...
Bu hikâye, Kıvılcım’ın Sude’ye âşık olduğunu fark etmesi hakkındadır. Sapıklık, sapkınlık, serkeşlik, serserilik ve bolca insan doğası barındırır. Zira insan...
Zemzem suyu ile yıkanırdı tanrılar
Elif la ilahe illallah senden başkası yok
Ömrüm zamanın boşta kalan anına düştü
Kötü talih eteğimizde bir leke bıraktı
...
Geçmiş veya gelecek bir başlangıç ya da son değildir. Sadece şimdi vardır, sana etki eden ve senin etki edebildiğin. Geçmişi de geleceği de şimdi yaratır.
...
İnsan neden hep imkansıza çekilir...
İçinde bulunduğum olasılık hiçbir zaman yetmedi bana. Hep diğer sonsuz olasılıklar içine çekildim... Zamanla da aram h...
Teraziye koydum varlığınla yokluğunu bir çıktı. Delirircesine eşitsin
Bu imkansız.
Peki ya bir çıksa da arıyorsa gözlerim varlığını bir midir gramajından h...
Mustafa Kemal Atatürk ile general Townsend bir müzakere halindedir.
Konuşmanın bir yerinde kendisine "Napolyon'a benziyorsunuz" benzetmesini yapan Towsend'e...
Dalgalı ruh halimin esiri olmaktan yoruldum. Kendi kendime ruhsal hastalık teşhisi koyduğum zamanları atlattığımı düşünüyorum. Çok sıkıldığımı ve bunaldığımı...
Gökyüzüne sar, sar beni yıldızlara
Bir bilim adamına göre,
Hepimiz yıldız tozuymuşuz aslında
Gökyüzüne sar, sar beni bulutlara
Bulutlanmış gözlerim durs...
Yine de bulutlar kadar, güneş kadar, yıldızlar kadar uzağa bakmak bana pek çok şeyden iyi hissettiriyor. Günbatımlarında kalbimi çarptıran bir şey, gündoğuml...
Sanıyorlardı ki ben, gidenlere yanıyorum. Oysa ben, kendime yanıyordum. Gidenlere de yanıyordum elbette. Çünkü her giden benden bir parça götürüyordu...
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir dünyalı yaşarmış, sürekli düşünüp dururmuş; ne yapıyorum ben burada, burası neresi, bu masa...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok