"Üstesinden gelemediği çelişkilerle baş başa kalan insan, moral bakımından derinden derine sarsılır ama bunu kimseye söyleyemez, çünkü ona kimse yardım edeme...
adamlar dünyasında
sıkışmış gölgelerle
yasak çığlıklar cam fanusta
her yirmiliğin başı ayaz
ve kaçarken yakalanır kaptan
söyle bu deniz kaç bardak su ed...
İnsan, bir toz tanesi bile olmayan sen
Senin saatin kaç geçiyor?
Ben, bir toz tanesi bile olmayan ben
Benim akrep ve yelkovanım yok
Benim saatim şu an ge...
Bir sonbahar hikayesi bizimki!
Baharın sonu.
Çiçeklerin solduğu
Ağaçların sarardığı zaman bizimki.
Ancak!
Biz sonbaharın canlanmasına sebep.
Anlamların...
Bazı şeyler kötü olunca doğrudan çekilmez bir hal alabiliyor ve saygıdan dolayı o kötüden kaçamıyorsan olay daha da çirkinleşiyor. Dersini kötü anlatan bir h...
Merhabalar. Bugün sizler için Can Yayınları'nın yönetim kurulu başkanı ve Socrates Dergi'nin en önemli isimlerinden Can Öz ile konuştum ve şahsen merak ettik...
Karanlık, sokağımda
Sayıklıyordu darağacını
Çarmıha gerilmiş dudakları
Göz kırpmadan üstünde haçın
Ve haç sert
Ve haç siyah
Dallansın diye sakalın
Güm...
Gökyüzü insanın ruhuna benzer, uçsuz bucaksız keşfedilmeyi bekler.
Neden insan sadece mutsuz olduğu, düşünceli olduğu zamanlar gökyüzüne bakar?
Gökyüzü he...
Ne hancıdan bahsedilir bu bozkırda ne de yolculardan. Kopuk şekillerde, konar göçerler var. Bir günün sancıladığı acılar, diğer günün hiç kurulmamış hayaller...
Düşünmenin temelinin hep sorgudan geldiğini bildiğim gibi düşünmemenin temelinin de sorgulamamaktan geldiğini çok iyi biliyorum. Ama bu iki eylemin de düşünü...
– Bileklerimdeki kesikler için beni yargılamadan önce dinle. Pis kanı dışarıya akıtmak lazım Cemo. İçeride kaldıkça ağırlaşır, ağırlaştırır bedenini ve ruhun...
yancı bir telaştık kaldırım sonlarına
sanıyorum bu kadardı işte
yazgı eğri, güvercinler taşra
bu sefer başka, biliyorduk
aşkla susardık ve mayınlar boşlu...
Kan basıncım yükseliyor. Her bir uzvum beynimden bağımsız hareket ediyor, nefesim kesiliyor, uğultular yükseliyor adımı çağıran kimseyi duyamıyorum, yavaş ya...
Halide Edip Adıvar’ın Kurtuluş Savaşı sırasında, İstanbul’dan taşraya giden bir öğretmen olan Aliye ve taşradaki insanlar arasındaki ilişkiyi anlattığı roman...
Affedemeyeceğim şeyler var -en başta da kendim-. Bunlar öyle şeyler ki artık benim bile boyumu aşıyor. Çok uzadılar. Çok iyi besledim onları içimde, yemedim ...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok