Bubi’ Sanat, imkanı olanın değil yeteneği olanın sivrileceği; insanların şahsi popülariteye ihtiyaç duymadan üretimlerini duyurabileceği ve bu üretimler hakkında yorumlar, eleştiriler alabileceği bağımsız bir fikir platformu.
İnsanca avutuyorum kendimi
Ne kadar cani ne kadar gaddarca
Bir hayvanlık suçu benimkisi
Ellerimde su izleri
Akan kan benim değilmiş gibi
Yıkıyorum sessi...
Bir isimlik ki yapışan üzerime
Sükse dolu her çağırış bu bedene
Ağır gelir
Gölgeleri tutulmamış
Çitleri aşılmamış
Ve bayrak dikilmemiş
Yerler dar gelir...
Aynada baktım kendime
Karşımdaki kim diye
Unutmuş içini görmeyi
Bilmiyormuş yaşarken ölmeyi
Beynimde çığlık sessizliği
Hayli duygunun hissizliği...
Şükrü Erbaş'ın aynı adlı şiirinden;
Oktay Muhtar sabahın erken saatinde köy meydanındaki kahveye doğru ağır adımlarla ilerliyordu. Her zamanki gibi başı dik...
Son bir kez baktım bize. Ben yıpranmış, kullanılmış bir kitap; sen ise yaşlı bir sahaftın. Yapraklarım, kimselerin kaldığı yeri hatırlatması için kıvrılmış; ...
gözlerinin ışıltısı ve yansıttığı ifadelerin arasında boğulduğu düşünerek hareket etti. karanlık aynı zamanda aydınlıktı. ışığın ve karanlığın bir arada olma...
Verilen ifadeler kendi düşüncelerimizden mi ibaret?
Veya duyguların anlamsızlığı içerisinden mi?
Boş gözler dolar mı bu hisler karşısında?
Sana verilen du...
Yavaştır insanı tanımak
Yenidoğan bebeğin, dünyayı
Küçük balığın, deryayı
Unutulmuş hislerin, sevdayı
Bazen bir gözün, kalbi
Bir kulağın, çiçe...
Yaşamı bir direniş, bir keşif saydım.
Unutulmayacaktı direnenler, keşfedenler, anladım.
Yahut mutlu olmayacaktı insan, direnmeden ve keşfetmeden yoksun kal...
“Uyan, uyan artık…
Gel bak bitti bu sene de”
“Bitti mi?”
“Bitti tabi ya”
“Ne ara yaşadık ki ulan bin bir meziyeti”
Sahi,
Ne ara kaldırdık tonlarca o...
bakma böyle olduğuma
ben neşe doluyum sevgilim
demiştin ya hani
dünya döner
biz ölsek de
ama benim dünyam durur
sen gidersen
sensizlikten korkuyorum
...
Nostalji duygusu insanın bir daha ait olamayacağı zamanlara karşı duyduğu tarifsiz özlemi tanımlar, bugün de nostalji üzerine yazmak istedim. Neydi bizi geçm...
Düşündüm bu gece
Yatağımdan sırtüstü yatarken
Çıt çıkmayan karanlıktaki tavanımda parlar gibi olan yıldızlara
Odamın zifiri sessizliğindeki kuş cıvıltılar...
Varlığım delirişlerimin iz düşümü
Hava soğuk,rüzgar alacaklı.
Kafamda binbir türlü uykuda tanrılar.
Kelimelerim fütursuzca erirken şimdi
Sizi içimde aram...
Yapıştı tenine yaşam dürtüsü
O ruhları yerinden etmek
Gider mi sandın zarafet örtüsü
Dağlarla, taşlarla, kuşlarla gülmek
Dünya büyüktür benden, her yaşın acemisiyim. Küçücüktür dünya ben her yaşın acemisiyim. İnsanın elinde, sahip olduğu yegâne şey yaşamdır. İçine doğduğum aile...
Beyazlar kapladı üstünü
Puslu oldu her yer bir anda
Ama altında Dünya kostümü
Durur mu ki hiç o canda
Genç adam, evliliğinin yedinci yılında hâlâ Hatice’ye aşık, çocuklarına bağlı bir babadır. Kasabadaki kırtasiye dükkanı küçük ama huzurlu bir yaşam sunmuştur...
Artık baktığım yerde değilsin.
Simân ayırt edilmiyor diğer mahlukatlardan.
Kelimelerim anlamsız,
Sözlerim sirâyet etmiyor gönlüne.
Aynaya bak, sevgili;
...
çocukluğum yoğun bakım
elleri bağlı
ve bir otelde
sadece yoldayım günlük
üzülsem
sana faydası yok
ağlasam
bana faydası yok
gözlerim kuru
verimsiz to...
Anlam yüklemek lazım bazen
Dağa, taşa, belki bir kuşa
Sormak lazım onlara, neden?
Dönüştün bir anda yaza, kışa
Hayatı, işleyeceğiz ellerimizle ilmek ilmek.
İlmek ilmek öğreneceğiz yaşamayı ve sevmeyi.
Madem ki çıkamıyoruz bu zindandan,
madem ki içmişiz bir yudum bu...
Freud, masanın başında oturmuş, genç adamı izliyordu. Elinde tuttuğu eski bir defteri inceliyor, bir yandan da kaşlarını çatarak anlamlı bir ifade takınıyord...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok