Bubi’ Sanat, imkanı olanın değil yeteneği olanın sivrileceği; insanların şahsi popülariteye ihtiyaç duymadan üretimlerini duyurabileceği ve bu üretimler hakkında yorumlar, eleştiriler alabileceği bağımsız bir fikir platformu.
Bende çok konuşurum bilir misin?
Kafamın içinde ne fırtınalar kopar,
Düşüncelerim ağır basar.
Kendimi bir deniz kıyısında hissederim.
Deniz simsiyah, ay ...
Bir kapıyı 40 kez kilitlemek var. Bir de aralık bırakmak. Rüzgar essin tenime değsin diye. Tutunmak var bir insana. Yaşamak için biraz nefese ihtiyaç var. Sa...
Hatice, genç adamın hamilelik sürecinde ona giderek daha fazla yabancılaştığını fark etmişti. Genç adam, Hatice’nin kararlılığı ve büyüyen hayat karşısında k...
Hatice, genç adamla yaşadığı her anı adeta ruhunun bir parçalarını keşfetmek gibi hissediyordu. Onun kollarında kendini hem güçlü hem de savunmasız buluyordu...
Kimse bilmezdi bir odanın kaç kişilik olduğunu,
Hangi yalnızlık kaç cümleye sığar,
Hangi intihar bir kibrit çöpünden uzun yanar.
Ben bilirdim:
Kapı tokma...
Bazen, olmaz Azizim.
Mezarlara çiçek konur,
Sen sevilmezsin.
Azizim, güller hep
Bahçelerde mi açar?
Bazen çiçekler yolun kıyısında,
Bazen de bataklıkta...
Mahşer günü, kalabalığın içinde bir taş yürek,
Yalnızlığın külleri dökülür avuçlarıma.
Tamamlanmamış bir dua gibi eksik kalırım,
Aşk, yüce bir zirve, a...
Genç adam, satranç tahtasının başında taşların soğuk düzenine dalmış, karmaşık bir huzur arıyordu. Her hamle, zihnindeki sessiz kaosla yüzleşmenin bir yoluyd...
Cebimde saklı kalan kelimeler var,
Hiç dile gelmemiş, hiçbir dudağa konmamış.
Kalbimde çırpınan kanatlar gibi,
Hücrelerimde yankılanan fısıltılar.
Taş...
nasıl uyuyorsun
tek başına yatağında
gece boyu
bazen uykusuz
nasıl ayakta kalıyorsun
nasıl oluyor saçların
hastalandığında
ya da ağlayınca
nasıl düz...
Dildadeyim yollarına, hayatına ve bir o kadarda zatına.
Lakin bir görsen
Sensizlikten bir çıbandan beter ahvale bürünmüş ukteyi,
Cihanın bir ucundan bana...
ben en geniş zamanlı şiiri yazdım, kırılırken parmaklarım. teker teker, sökülürken tırnaklarım, dibinden… kanaya kanaya.
perdeler kapalıydı, ışık girmedi o...
Genç adam, uykuya dalarken zihni Arzu’nun izleriyle doluydu. Rüyasında, kendisini bir satranç tahtasının ortasında buldu. Ancak bu, bildiği bir tahta değildi...
Bugün;
Boşaltsam diyorum kanımı akıtsam avuçlarımdan,
Geriye kalsa insanlığımın posası.
Damarlarımda akan
Tüm o uğursuzluk, dengesizlik, sarhoşluk halin...
İnsanların bazı şarkıları dinlemeye layık olmadığını düşünüyorum,
Samimiyetsiz kulaklara kalpten parçalar ne anlatabilir ki?
Uzakta biri var,
Adını bilmediğim.
Ellerimden kayan yıldız gibi,
Bir gökyüzü sessizliğinde saklı.
Belki onun için doğdum,
Belki de sadece kayboldum....
bir duvar saatine baka baka öğreniyorsun zamanı;
ama kimse söylemiyor sana,
o saatin bir gün duracağını.
öldüğünü hissetmeden yaşıyorsun
bir sokağın köşe...
kirli bir duvar istasyon yanında
yalnız bir yangın musluğu, kırmızı
hüzünlü bir boşluk merdivenaltında
karışmış istasyon kahvesinin kadavrası
diğer ceset...
Genç adam, satranç tahtasının başında derin bir nefese odaklanmıştı. Beyaz taşları siyah taşlara karşı yönlendirirken, her hamlede kendisiyle savaşır gibiydi...
Burnumun direğini sızlatan sesin
Koynuna dudaklarımın değdiği tuzun
Bir de o bacakların vardı sevgilim
Bembeyaz ve pürüzsüzdün
Dokunmaya bile korkardı...
Aralık kalmış ne kadar Kasım akşamı varsa
Eylül gibi sapsarı ve dökülürken yapraklar
Sonun Baharına kucak açar
Rüzgara küsen bütün dallar
fazlaca seni düşündüm
bıraktım sonra
sabır çektim içimden
lakin bu da bir işe yaramayacağından
hayal etmeye başladım
büyük bir hayal
kokunu tenini saçl...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok