Bubi’ Sanat, imkanı olanın değil yeteneği olanın sivrileceği; insanların şahsi popülariteye ihtiyaç duymadan üretimlerini duyurabileceği ve bu üretimler hakkında yorumlar, eleştiriler alabileceği bağımsız bir fikir platformu.
Sabah saat beş ve
Elimde bi' ballı Jack'le
Hayallerim tükenecek
Gökten inen yağmurlar
Sanki kalbim delinecek
Gidelim uzaklara desem de
Kapılmadan ...
Azizem,
Oturduk ve tüm dünya seni konuştuk.
Ki bazılarının sebeb-i güzelliğinden,
Ayakları yerden kesildi,
İsa gibi arşa ulaşmak istedi.
Gökyüzünde görü...
Seviyorum seni
Çıkmadan hudutlarımdan
Dokunmaya çalışmadan arşın bir yerine
Yağmurdu, çamurdu,
Islaktı, kirliydi aldırmadan
Binbir dağınıklığı bir ucund...
Ötmeye başladıkları geceden
iki asır sonra cesaretleniyor kuşlar
-Karanlıktan korktuklarına adım gibi eminim-
İnsanca korkunç olansa
bu ancağızın ardına ...
Kimse ağaçlarını budamadı bu sene
Evler yıkılacak, yenileri dikilecekmiş
Uğraşmalarına gerek yokmuş
Net bir tarih de yokmuş ama bu seneymiş
Ağaçlar uzadı...
Tedavülden kalkan bir duyguydu, tarif etmek gelmiyor içimden
Uğrasa da gönlüme şu hoş sohbet, otursak baş başa
Kalkmak bilmem karşısından ve en emin olduğu...
İşini bitirmiş bir gassal yerleşti dimağıma
Selamladı kıvrımları,
bir mihnet tohumu ekti
Dimağımın çok iyi tanıdığı bu tohum
Filizlendi, kapkara bir fida...
Berrak, kül, gamsız ve sapsarı
Kursağımda kaldı,
Sürüsü kurduna teslim olmuş çobanın haykırışları,
Çekin kılıçları, kırın kirişleri.
Biraz mahzun çizdik ...
Ah bu şarkı,
ne zaman rastlasa bana,
20 numaralı koltukta,
Cam kenarında,
yolluksuz bir yolculuğa çıkıyorum.
Yol kenarlarının en güzel olduğu o vakitler...
Bir gün Rabbim seni ikna etti bordo bir ruj sürmeye.
Dudağının kenarından taşırmamak suretiyle,
O gün bittik.
bir gün sen musluktan su içmeye karar verdin...
“Beleşten” görmedim hiçbir acıyı,
başıma taç etmedim
Siftah, ne zamanki yaşımı doldurdum,
Arsızlaştı iyice yongası,
Alacaklı çıkardı bir de.
Akıbetimi ...
Bir çocuk telaşından kopmuş gibi,
Kulaklarımda çınlayan sesin.
Mezopotamya'da büyüyen bir çocuk gibi,
Top tüfek arasından bana çığıran.
Shalott’un Leydisi
Atlamış gitmiş ya kayığına
Ardında koca bir hapishaneyi bırakıp
Açılmış nehrin sularına
Sonra gerçekleşmiş işte
Kehanet mi neydi
İ...
Nasıl başlamam gerektiğini unuttum yine
Bi şiire nasıl başlanır
Siz hiç şiir yazdınız mı
Öyle durup dururken
Ağzınızda dünden kalma ve ısıtmaya üşendiğin...
Gündüzün çamaşırlarını asıyorum geceye
ne de olsa benim gündüzüm ve gecem
birbirine taşınalı çok oldu.
Kaldı ki penceremi de satışa çıkardım
Şimdi nereye...
Bugün kısa bir yolculuğa çıkayım istedim
dağınıktı her yanım dert etmedim
birbirinden habersiz kasabalarda, nalbur dükkanlarında kaybolmak
kim bilir belki...
kirlenmiş hissediyorum büründükçe bu politik kimliğe
Keselesinler beynimi
Bir de süpürge çeksinler
Anamdan çıkmış gibi saf olayım istiyorum
Gerçi 20. yüz...
Biçimsiz nefretiniz darmaduman
Zulüm sizinse şeref bizim.
Dökebilir mi yeni bir şahi
Macar Urban Usta?
Var kapatılacak çağımız
Tasması iktidara bağlı;
...
Orada mısın?
Aramızda iki metre var
Bedenimi, armağanınla ağacın köklerine karıştırmışsın.
Pek az zaman kaldı.
Orada mısın?
Atamadığım kahkahaları duyuy...
af buyurun paşam
siz hangi telin çığlığısınız?
uzun zamandır seçmiyor gözüm
kalbimde katarakt var
hadi yarım hikayeler yazalım
tekerrüre sadakatimiz tar...
siyah çatıların üzerinden
her adımda irtifa kaybeden vertigoyla
şehrin üstüne bulut gibi çöküyor sessizlik
aradığım yer burası mı?
zafere ulaşacak askerl...
Olur ya,
Bazen bir parçamız noksandır da
Tamamlamaya niyetleniriz.
Nedir, nedendir, nerededir bir türlü bilemeyiz.
Nihal Atsız 'Deli Kurt' adlı kitabınd...
Çatınca kaşlarını gece
Döndüm yüzümü pencerene
Annem sağına yat derdi
Hem seni izlerdim
Hem annemi dinlerdim
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok