Bubi’ Sanat, imkanı olanın değil yeteneği olanın sivrileceği; insanların şahsi popülariteye ihtiyaç duymadan üretimlerini duyurabileceği ve bu üretimler hakkında yorumlar, eleştiriler alabileceği bağımsız bir fikir platformu.
Ahmet Ağa, kapıyı çarptığı gibi içeri girdi. Çizmelerinin toprağını bile temizlemeden sert adımlarla masaya yöneldi, üzerindeki ceketi çekip sandalyeye fırla...
Yağmur yağıyor, dinle.
Çatı katında küf kokan bir odada...
Dinle, dinle; çatırdıyor ağaçların kuru dalları.
Duydun mu? Baykuş mu, yoksa evdeki gizemli bir...
Başa gelmesin böyle bir düşman.
Onursuzca ediyor bana bühtan.
İsterim düşmanım da olsun merdan.
Ama hayatım olmuş hüsran.
Söylenen sözler değil yüreği...
Sahici bir ses duyuldu.
Rüzgâr okşuyor başımı.
Sol tarafım ebediyen uyudu.
Özledi gözlerim, döndüm arkamı.
Ellerinde çiçeklerin,
Ayaklarında prangaların...
İnsanlar neden doğruyu görmez
Ya da görmek mi istemez
Başka söyleyişler boş mu gelir
Ya da inandıkları hoş mu gelir
İşine geldiği gibi davranır in...
En zayıf noktam hâlâ sensin
Ve o kadar tiksiniyorum ki bu noktadan.
Koluma kelepçelenmiş gibisin,
Her gün usanmadan üç defa geçiyorsun aklımdan.
İnsanla...
Bazen kafam karışır öylece
anlam aramaktan yoruldum böylece
Bazen aklıma gelenler benden değil ve
Ne kadar değiştirmek istesem de kendimi ve kaderimi hep...
Gözyaşlarımın acı tadının tüm çıplaklığıyla karanlığa serildiği, ölü bedenlerin davetkar sofrasında pervasızca ağırlandığı berbat bir düzlükteyim. Aciz beden...
Soluksuz bir mavinin önünde, çizgisizim.
Kaybettiğim sokaklar arkam da
Geç kaldığım sesler kulağımda,
Gözlerimde ki mavi karanlıkta.
Adım atsam boğlurum....
bi o kadar yakınsın,
bi o kadar uzak,
karşılaşmamız bile, hayli zor bizim..
seni sordum yıldızlara;
dışarısı kaskatı.
rüyalarımda bile yoksun
bu nasıl...
hiç ağlayarak bavul hazırlandın mı
hiç dizlerin titreye titreye markete gittin mi
hiç biri sana emanet oldu mu
ben yaptım
ben gittim
ve oldu
sevdiğim y...
Ey sevgili!
İzahata kalksa mısralar, edebiyatta yok yeri
Ne araf ne cehennem, sensizlik daha da beteri!
Ey ayak izinde süründüğüm!
Neşeyle tenezzül’üm ka...
Kim adın var, kim resmin var,
Ama nefesin nerde, hangi rüzgar?
Gözlerin bir labirent mi, yoksa ışık mı?
Her adımda kaybolduğum, yine de vardığım.
Aklın, ...
Köyde susuzluk baş göstermişti. Tek bir kuyu vardı ve o da artık yeterince su vermez olmuştu. Günlerdir çatlamış toprakların ortasında suskun bekleyen kuyu, ...
Şükrü Erbaş'ın aynı adlı şiirinden.
Uzman, köydeki bozuk su düzenini incelemek bahanesiyle birkaç gündür köyde dolaşıyordu. İyi giyimli ama sade görünen hal...
İnsanca avutuyorum kendimi
Ne kadar cani ne kadar gaddarca
Bir hayvanlık suçu benimkisi
Ellerimde su izleri
Akan kan benim değilmiş gibi
Yıkıyorum sessi...
Bir isimlik ki yapışan üzerime
Sükse dolu her çağırış bu bedene
Ağır gelir
Gölgeleri tutulmamış
Çitleri aşılmamış
Ve bayrak dikilmemiş
Yerler dar gelir...
Aynada baktım kendime
Karşımdaki kim diye
Unutmuş içini görmeyi
Bilmiyormuş yaşarken ölmeyi
Beynimde çığlık sessizliği
Hayli duygunun hissizliği...
Şükrü Erbaş'ın aynı adlı şiirinden;
Oktay Muhtar sabahın erken saatinde köy meydanındaki kahveye doğru ağır adımlarla ilerliyordu. Her zamanki gibi başı dik...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok