belirsiz kaçışlarda ne buldum
ortasında tüylerin narince ürperdiği arzuyla
ne anladım suya batırmaktan kelimeleri
nerde kopuyor yanılgıların dillerini...
bu benzersiz sezgi
içime atsız bir savaşçı gibi bırakıldı
gitmenin ve dönmenin
kalmaklarla döngüde
en saltanat düzenini kurmak istedim aramızda
s...
her saatin köşe çıkmazlığına
payıma hulyâlı bir yenilgi döşeyen ey
senin adınla
etime mıhlanan ayeti, gözümden uzak olana kurban ettim
aynı cümlenin zik...
“sakın bağışlama
beni”
gidiş vaktidir, tekil gözlü acemi çocuğum
seni zor tanıyorum
çift gözlü ve körsün bu kez
ben giderken
veya sen
kim bili...
aldın da burktun köşesini kırmızı dudağın
soluk griye belenmiş bu devri
aldan kaftana sokmaya çalıştın
burnunu, kan çıkan bozgundan çıkarttılar
sen kafan...
kafamı şu yana büken ahengin düşmanıyım
bağrımın ödünü kopartan o bükülüşün
ruhuna kadeh tutturmaya çalışan haylazlığımın
düşmanıyım
gövdemi başka, fikr...
tılsımlı sözcükleri, mabedin göğsüne zeytin ağacı suretiyle diktim
*
bu ellerle diktim
sâbitsiz kelâmın zikrini
ebediyyen surete mıhlayan
tılsımlı söz...
iki yerinden kancaya takılmış
başka kuytulara hayran başkalıklarla
iki yerinden eksiltilmiş bu günahı
öfkenin gözlerine adadım
ne sen, ittirip unutmanın ...
yüzüme varan bu eskimiş bakışla, ezelden aşinayız birbirimize
kendime alışamadığım an
üşüyen ve titreyip sokulan dişlerime
evime sokulan, fikrime dadanan...
affetim o susuşu
evin ince yollarında
ellerimi ince ince kesen
adayarak bu yıkıcı düşü solguya
canımı kalınca hakkın tahtalarına
sözlerimi kiremit ...
neyim bilmem ki,
bir sürgünün solmuş ve çatlak dudaklarıyım belki
gömülü yatan saraylar ortasında
rastgele kıvranışlarla şüphelere sokulan
kendini soru...
dilsizliğime çiğ çiğ düşmüş kıyametlerden ve
gecenin suretini kadehlere paylayan ellerimden
ürkünç, dargın bir dehliz gibi dikilişimin bozgununa birkaç cüm...
er geç savaşacaktım bu özlemle
bir eylül günü damarlarımı
yorumsuz bir suskunlukla boyayan
ürkmekle boşalan kelimeler
yetmeyecekti bu varlığı sürdü...
sen miydin cevher-i ruh
sen miydin içimi titreten dehşet
bir çıldırış basıyor yüzüme
ruhumun rengini kaptırdığım
tutsak bir bahar döngüsünü
dişleyerek g...
öfkem, doldukça kendi nasibine taşan
vahşet bir gürgen köküdür
kimse kalmadı masalara sığan sözcükleri
kimse kalmadı bunun için çabalayan
dönen bir tek...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok