Bubi’ Sanat, imkanı olanın değil yeteneği olanın sivrileceği; insanların şahsi popülariteye ihtiyaç duymadan üretimlerini duyurabileceği ve bu üretimler hakkında yorumlar, eleştiriler alabileceği bağımsız bir fikir platformu.
Dünyanın en eski şehrinin
En eski eviyim.
Duvarlarım kararmış
Yeri geliyor, üşüyen insanları ısıtıyorum
Ama öyle yalandan,
Pencerem bile yok aslında ba...
Tarlalarda başaklar salınıyor
Havada pek bulut yok
Gelip geçen mevsimler öyle ki güneşe tok
Gökyüzü yediyi yirmi geçe kopkoyulaşıyor.
Camını aç bu havala...
Öylece bakma yalnızca
Gör aynadaki aslın
Üzerindeki deri kıyafeti
Anımsa her bir noktasını
Havayla hemhal olan
Nefes alan zerresini
Tanıklığına tanık o...
Gecenin en ince yeri
Dokunsan ufalanır zaman
Bir bakışa kül olur zemheri
Buzları dökülür kırık havanın
Yüreği talan, yüreği harman
Yaktığı yerden tekrar...
Bir bakmışsın sen de yoksun bu çatının altında
Hatrı bile kalmamış günle güneşlenen sevginin
Oysa bu alnımıza yazılanın şimdi,
Ne manası ne alt metni aşin...
bir günü yaşanmış yapan şey neydi?
yaşanmış gibi yapmanın zorluğu
ne ağırdı ruhun nazarında
zihnimin sularına giren tüm gemileri
aynı limana demirlemişke...
Küplüce'nin bitişiğinde park
Şimdilerde huzursuz bir salıncak
Zamanında danslar edilmiş belli ki
Hem bir değil, ikisi şahit
-Biri gizli-
Bir kez rengare...
Nefretimi tuttuğum⠀
Bu gümüşten, altından yumruklar⠀
Bir de şaşırmam⠀
İnsandan ne gelse⠀
Soluklanma duvarları ile ellerim⠀
Sıkmam yumruklarımı⠀
Ne gere...
en son böyle hissettiğimde
allah'ına kitabına sövmüştüm dünün
istanbul'da bir pansiyonda değildim
kırık bir yelpazenin kırık bir kumaşıydım
bir başımaydı...
Ben yoruldum hayat;
Düşünmekten, hayal kurmaktan,
Fakat bir sonuç alamamaktan,
İçimdeki zehrin kanamasından,
Zamanın çabuk geçmesinden,
Düşünceler diyar...
küçük kızım,
senin o veda sandığın anlarda
ayaklarına beton dökmüşler
gidememişsin.
hele de hava biraz serinlemişse ankara'da
şehrin ışıkları izin vermi...
Leyla’yı yalanlara boğmamın yıl dönümünde.
bacaklarım arasındaki dünyada bir kurşun kalem söndürdüm
ikiye meyilli bir kurşun
gibi ağır kalem
kadar keski...
Dilemek masalların gerçekliğini bütün gücümle
Hayallerim arşa yakın lakin ayaklarım yere saplı
Bendime bile inanamazken dayanacak bir duvar
Derdimi bilece...
bu defa bittim acı
dur, çağırma şehrin tellaklarını
hiçbiri paklayamaz beni ve günahımı
dibe yaklaşırken yükümü fırlatıyorum
beni düşüren ne varsa kurtul...
göl dibinde sahibini arayan bir tekne
ne deniz halkının, ne de kayıp mürettebat
kekeme ruh şarkı söylemek için uyanır
apayrı bir dilde söylenir süregelen ...
Bende üç yıllık gül var, dalından kopmuş.
Saklayacağım;
Zikrediyorum insanların adını,
Baktıkça anımsıyorum sakladıklarımda.
"Bellek tazelenir, katmanlar...
Karmaşık dar sokaklardan, sarkık balkonlardan
Bana yol gösteren sarmaşıkların sahipleri
Ekşi bir koku, bir miktar vapur sesi
Bunlar hayalimin alametleri
...
Alemin anlamı hakkında tefekküre dalmış
Başına
Değil de
Çıplak koluna
Uçarı bir sivrisinek konduğunda
Hiçbir şey hissetmedi
Demek ki sivrisinek
Haylaz...
Eylülde yaşanacak
Eylülde yazılacak çok şeyimiz var
Bazen aramak olacak
Kestaneleri, tek tek
Akçaağaç yapraklarının altında
Eylülde yürüsek
Yine orman...
Anlaşılan eylül gelmiş
Uskumru düşmüşse çingene tezgahlarına,
Eylül gelmiştir.
Nasıl da taze duruyor solungaçları.
Akşama almak gerek, yanına...
Yitik bir düştük sanki çocuk yüreklerde
Yenik düştük kavgaların büyüğüne
Kaskatıydı yürekleri ve de silahları
Tüm sazlar bizimdi ve bizdeydi tüm erbaneler...
Bir iskelede oturuyorsun.
Ayakların suya değiyor.
Sırtını yeryüzünün karanlık parçasına yaslanmışsın.
Sonsuzluğa bakar gibi uzaklara dalmışsın.
Görmeyi u...
Sevda türküleri yakıyoruz.
Her yeni yarını beklerken,
Dünlere gençliğimizi bırakıyoruz.
Bizden bir parça bırakıyoruz.
Birlikte yaşlanıyoruz.
Zaten öyle ...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok