Bubi’ Sanat, imkanı olanın değil yeteneği olanın sivrileceği; insanların şahsi popülariteye ihtiyaç duymadan üretimlerini duyurabileceği ve bu üretimler hakkında yorumlar, eleştiriler alabileceği bağımsız bir fikir platformu.
Uzak bir diyarda maviliklerin arasında bir ada bulunur. Bereketli toprağı, çeşitli balık türleri, güzel bir şelalesi ve dillere destan altın renginde sahille...
Eksen de gönlüme bahar çiçekleri
Bahçeni sulamak gelmiyor içimden
Pencerende yeşerttiğim fesleğenleri
Koklamak artık gelmiyor içimden
Kalmadı ne bir h...
üşürsen eğer senin için cayır cayır yanarım
gülcemalim
ağlarsan seni severim, minicik hayatında çiçek bahçeleri açtırırım
gülcemalim
karanlığa kapılırs...
Sıradan günün
Pek de sıradan olmayan bir saatinde
Kimsenin aklıyla fikriyle düşünmediği
O yere gitmekle başlar üçüncü sınıf intihar.
Önce isyanlar baş gö...
‘’Sonbahar geldi, takvimin değil, içinde yaşadığımız, ruhumuzla bir cüz’ü olduğumuz şehrin ve manzaranın sonbaharı…” Ahmet Hamdi Tanpınar
Yaza veda etmiş be...
“Sanıyorum bu yaz hüzünlü bir yaz olacak. Öyle ki bütün akşamlar hüzünlü...” demiş bir şiirinde Turgut Uyar. Hüznü sonbaharda bilirdim çoktan beri. Sonbaharı...
Bir şiir ne kadar yakışıyorsa saman sarısı kağıda
İşte sende öyle yakışıyorsun tüm paragraflarıma
Aydınlanıyor öylece güne bakan çiçeklerim
Ve onlar yer...
gözlerin antik bir afgan kilimi
kaligram yazıtlar gibi musır
kuzey kutbunda yaz, ekvatorda kış mevsimi
vakt-i merhuna sabır
süveyda tarlalara ışık ekimi
...
Fecr-i sabah olmasa da güneş huzmeleri aydınlatır mı ehvadan kararmış bir kalbi?
İçine çekilen taze leylak rayihasıyla tutup zarif ellerinden
Götürür mü ...
Ne kadar severdim eskiden uçurtmaları
Renk renk boyardım
Gök mavisi yapardım kuyruğunu
Gerçi gökyüzü de mavi değilmiş
Öyle derdi fen bilgisi hocam.
Hep...
ben sesli kentlerin, ıssız sokaklarında yalın dolaşan dağınık kalabalıklardım. kent meydanlarında benimle çok alay ederdi yalın ayaklarım. yüksek katlı binal...
İnsanlar gündüzleri uyanmak için
Saatlerini kurarlar.
Bu uyanmalar kapı aralar;
Rutubetli fabrikalara,
Altın gününün konuşulduğu salonlara,
Dedikodunun ...
Tanrım...
Verdiğim kayıpları saymamaya başladım.
Ve her şeye defalarca başlayan biri olarak,
Tanıdık bir yenilgiyi selamlıyorum..
Ellerimin değdiği her ş...
İnsanların hallerinden usandım,
Tahammülüm kalmadı buna artık,
Sınıyor musun beni yüce tanrım,
Görüyorsun işte bitiyor sabrım.
Soruyorlar beni umursamada...
Bir dirhem buğdayın ağırlığını taşırdı babam
Kuru bir yufkayı yiyememenin öfkesini
Unun tadını bilmeyen değirmenci gibi.
Biraz mağdur biraz mağlup biraz ...
Ben bilmiyordum kanım ne renk akar.
Öğrendim ama şimdi
eninde sonunda nereye varacağımı,
kiminle kalacağımı.
Nereye gidersem gideyim
kendi dizimin dibi...
Kalemin bir ağırlığı, kağıdın gölgesi, ışığın örtüşerek karanlığın içerisinde kaybolduğu nesnelerin tartışılamaz ağırlığı insan siluetlerinin gözlerin seçeme...
Yarın bize her defasında bir yarım sunar. Ölüm ya da yaşam mesela. Bu mezkur ikili aslında birbirini tamamlayan iki yarımdır. Belki biri diğerini yarar geçer...
Yapay kahkaha, ithal hayaller, aklına hiç gelmiyormuş gibi eskiler... sanki öyle bir süre ki her kimsenin etrafında gri gri kollar, yüzler, kahkahalar....
Bir ok gibi sapanından fırlıyor kibir.
Gerginlik arttıkça ivme kazanıyor.
Ve bazen gittiği yeri bilemez hale geliyor.
İnatla çeken mi suçlu yayı, hararetl...
sen şehrin balkonlarından
kahrından ve çemkirişinden arınıp yürüyeceksin
işte kendini duvarlardan atarak ölen her şey
her anı ve sus çektiğin ağız duracak...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok