Phobos
@phobos
"çizgileri bırakacağım bir yana
sayıları saymayacağım artık
çıkacağım sınırlı geometrik biçimler arasından
sezgi alanlarının enginliklerine sığınacağım
ben çıplağım, çıplak, çırılçıplak
sevgi sözleri arasındaki tereddütler kadar çıplağım"
Ağaçlar var bu hikâyede polenlerin düşerken o dalından bu dalına çarptığı ağaçlar. Hüzünlenmişler. Yıllarını verdiği o görkemli formunu kaybettiği söylenen b...
Evime dönerken 2 tane de karnı tok tutacak ekmek alacaktım. Unuttum. Dönüşüm çetrefilli olmanın çok da ötesindeydi. Hiçbir anlamı yoktu. Yolumun üzerindeki h...
Yararlı bir çalıntıdan bahsediyordu. Her taraftan kazanıldığı sanılan bir çalıntı. Bilen bir taraf vardı, hediyesinin doğru verilmiş olduğuna sonsuz bir veri...
Gök sessizliğimizde birbirimizle danslarımız. Turgut’umuzun kavanozundan biraz kahve, kutusundaki son ekmek diliminden banıp banıp ilahlaştığımız o yoğun acı...
Şehre gelişime bir ad kondurdum anlamadılar
bence komik değildi bunca köşk ve tasarım
Yalan da yoktu hikayemde gelişigüzelim tasarlandık
saatleri ayarl...
Son yolculuğunun üzerine satırlar geçmiş, günler doğurmuşsun ama hiçbir güneşe tutunacak rahim bile verememişsin.
İstemsiz, acımasız, kayda değer anılar da...
Anılar defterim bomboş kaldı. Eksikliği var yarım yamalak. Nelerle doldurmak istemiştim halbuki, kimlere dokunsun istemiştim. Tozlanırken asla yok olmayacağı...
İleriye gidememek, geriye dönememenin cezası gibiydi. Aynı yerde, aynı ayakkabılarla aynı adımları bir kez daha, bir kez daha aynı kaldırdımda atmak gibiydi....
Unuttuğum şeyleri yeniden hatırladım. Bu dünyanın bana mesaj verme şekliydi. Tıpkı çok sarhoşken merdivenlere yanaşmamamı önerdiği gibi...
Yer çekiminin kuv...
İnsanlar anlatmış. Gözler yanılsamaya düşmüş. Eller nasır tutmuş. Çocukcağız bir düzen içindeki özentilere kükreyerek cevap vermiş. Özenmiş. Kötülükler yapıl...
Öyküdür
Yüküne özenen atı
Sakat bırakırlar
Öyküdür
Hadi şimdi bunu taşı
Kötü bir kurgu sonum
Katil ben çıkmayayım ne olursun diye yalvardıkça
Öyküdü...
Yeryüzü günlerinden bir kuşluk vakti
Bir şeyler söylüyorsunuz hararetle
Ben yalnızca ritimler işitiyorum
Siz konuştukça
Şakaklarıma bir sıkıntı gelip gid...
Sonsuz kağıtlar yok bu evrende, taşıyoruz duvarlara yerlere
Taşıyoruz ve ben küçük bir üzüm lekesi olarak da devam edebilirim yaşamaya
Bir parça olmayı bel...
Lanet olsun sizlere derim
Ve cennetteki tüm o acı meyvelere
Ve o sokak başındaki sinir bozucu hacılara
Adalet diye zırvalıyorlar
Hayır derim onlara her...
Bilincimin örtülü umutları içerisinde saklanan adil dünya fikri
Nöronlarım tavaf ediyorlar bu köşeli yalanı
Bu ufak çaplı psikoz sinsice ilerleyen bir ve...
Bir adım atmak adına
Zihnimi parçalara bölüp leşinin kokusu çıkana dek değersizliği ile beslendim.
Tedirginlik ve korku...
Ayak diriyorlar...
Huşusuzluk ...
Dünya üzerinde yürüyorum
Cebimde dünyanın eksiksiz bir tasviri var
Deneyimin burukluğu midem ile dilim arasında mekik dokuyor
Yutamadım... kusamadım da
S...
Ölülerin bedenlerini gömmeyi anlayabilirim ama
Mezar taşları, işte onlar çağ dışıdır. Ne kadar acınası olduğunu görmüyorlar mı?
Ben mezar taşı istemiyorum...
Bir babayla sarmaş dolaş olmaktan daha iğrenci varsa
Belki babasız olmaktır
Ve her gece uyanmak kusarak kâbustan
Titreyen anıların bilince sızarak onu yut...
Yarım bir akşam duruyordu
Ahşap masanın üstünde.
Akşamın yanı başında tek kişilik bir şarap.
Şarabın ağzında tek kişilik bir kadın.
Bacak bacak üstüne at...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok