Bubi’ Sanat, imkanı olanın değil yeteneği olanın sivrileceği; insanların şahsi popülariteye ihtiyaç duymadan üretimlerini duyurabileceği ve bu üretimler hakkında yorumlar, eleştiriler alabileceği bağımsız bir fikir platformu.
bir kapı
ilerliyorum
adımlarımı
hissedemeden
koşuyor muyum sahi
yürüyor muyum?
belli değil karanlık,
ıssız
bir kapı daha
bir kapı daha
bir kapı
bi...
bugün bir adım atıyorum hiçliğe
bir radde daha yaklaşabilmek için kendime
yeteri miktar nilüferler ellerimde
yola yola bırakıyorum tabutumun üstüne
yelk...
ortalıkta dönüp dolaşan bir mutluluk formülü yok,
verilecek son nefesten başka
çıkınımda güzel bir kırıntı yok
çaldın ve bitirdin hepsini isabella
o ka...
günaydın
bugün de şu ekose giden taşlara
ayak izlerimi sığdırmaya çalıştığım
862. günüm
binbir kıyamet kopuyor neşeli neşeli ayaklarımı çapraz atışlarımd...
bir bukle çizgili kağıttan düşer bütün sitemlerim
çalışan çocukların gözlerinde kalan ezilmişlik
bir devrimi çağrıştıran lokomotif buharları
gönlüm kar...
tütününden çıkan şirret dumanla
geceye göz kırpan
bir sokak lambasının
dibine çömdü
iç cebinde kendinden bile sakladığı kolonyasını fondiplerken
geçmişi...
ve işte siyah-beyaz bir yaşam bulmuştu, renkleri tanıtıp verdi ona bir sürü uçurtmaları ağaç dallarından kurtardı. sonrasında fark etti üstüne yakışmayan bu ...
Göklere baktığımda kayıp yıldızları
size baktığımda kaybolan ruhumu görüyorum
Yollara dikilmiş gülleri toplarken
size saklanan yüreğimi kokluyorum
Nor...
geçip
gitmiyor aklımız,
belki kabir azabı kadar kimsesiz
alnımızın çatında bir hutbe
yaprak yeşermeleri kadar yalancı
uğursuz böceklerin insanlara çatma...
yol ayrımlarından ibarettir zihnimin düşüşleri
tanrı aralar ben bakmadığım zamanlar perdelerini
sen gülümsersin, neşveler yanaklarında
sen değdiğin yerler...
sen
onu düşünürken
o
başkalarının adını
kalbine ritim olarak
işlemiştir bile
bile ki
sözleri,
güneş kadar parlar
lakin
eylemleri
kara bulutlar kad...
müsaadenizle,
yadigar ceketimi küpeşteye
altı köşeli kasketimi masanıza
cebimde buruşturduğum şiirlerimi
gözlerinize seriyorum
esasında suskunum,
susmu...
içim parçalanıyor
göğsüm kararmış
darağacımda bir buket kamelya
—sus!
bir zamanlar göklerle kararmış
senin ızdırabını taşıyan kundaklar!
bir ahır yangı...
adımlarım
karda issiz
kelimeler
dudaklarımda hissiz
sensiz kalbimin odacıklarında tonla kasvet
devam eden bu yolda adımlarım bana hasretli
ardını göreb...
Saat gecenin dördü,
Şaheste, gün çoktan öldü.
Papatya vari çiçekler,
Adını sayıklıyor.
Karahindibaları insanlar,
Papatya sanıyor.
Hani şu üfleyince uçu...
Dünyanın renklerini sırtlanmaya çalışırken,
Simsiyah insanlar olduk.
Hatırlar mısın bilmem,
Bir kaç ağaç ve yeşilliklerin içinde papatyalar,
Gökyüzü şenş...
nihai bulutlar ardı
bir kararma vardı
güneş tepelere varırdı
dünya yalanlar ağlardı
bir sağım, bir solum bu sabah
yoksul küllüğümde ölü isimler doğurdum...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok