üç el silah sesi duyuldu gecede
ben niye ölüyorum Allahım
yere yaklaşan bulutlar gibi uğulduyor rüzgar
sesine başka bir ses karışıyor
yaklaştıkça ben uza...
belki yine dönerim
mor şafakların uğultusunda
belki ve hep belkilere ertelendi bir ömür
belki yine dönerim
yorgun bir şarkı gibi
belki bilmeden yürüdüğ...
...
kutsanması ise bu bir hayatın
ve gecikmişse kapı önündeki davetsiz misafir
yağ üzerime yağmur
benden daha ağırsan dök kendini yerlere
içime de yağ
...
görüyor musun meğer
yanlış akşamların hesabını tutuyormuş
bütün o kalabalıkların
yukarı aşağı
düşüne sıkıla geçmişti oysa saatler
meğer değmiyormuş hiçb...
başka şeyler isterdim
mesela
gecenin uzun sürdüğü şehirlerde yaşamak gibi..
hiç diyerek geçiştirilen bir soruya
sonra muzipçe eklenmiş bir yüz ifadesi il...
Uzun oluyor uzuyor senin uzağında kaldığım her akşam
Uzamış bir karış sakal gibi yakışmıyor
Aynasız bir hayat talebi sanki içinden sayıklanan
Her badireyi...
göz görmeyince gönül katlanır denir ya
öyle bir şey mi acaba sendeki?
bir ağaç nasıl kurur
ve nasıl yadırgarsa bunu toprak
bende öyle dökerek işte içimi
...
aslında mutlu bir son bizi bekleyen
gitmek için gelinen
getirilen bir yurttan
çıkış kağıdıdır
ayak başparmağında asılı duran
-on iki ay soğuk mevsimli m...
yangında ilk kurtarılacak bir yerdi gözlerin
hayatının bütün şifrelerini çözmüş
bütün namlularıyla sevişmiş gibiydim
ateş vardı sesinde
ve su
ve topr...
senin sokağından geçmeyen bir şiir var aklımda
uykuna giremeyen ve her nasıl yaptıysan
unutulamayan bir söz var
belki bundandır akla gelip de
dile düşmey...
cep telefonunu evde unutan
ziyadesiyle çıplak
telaşlı bir sevgilinin adımlarındaki kararsızlık
love story çalan su yaşlı piyanisti
hiç enterese etmedi
o...
birinci sayfa -
şimdi bu yosun kokusuyla karışık eskiye ve bugüne dair bazı değersiz hatıraların canlandığı limanda kendimi dinliyorum.
dayanılmazı dayanıl...
ikinci sayfa -
oysa benim için hayatın güzel olduğu zamanlar sadece oturup izlediğim zamanlardı. özne olmadan bir virgül gibi kıvrak, bir nokta gibi sessiz,...
çok acelesi var mıydı bilmem
acele gidilmiş bir ecel
kalbe vurulu sert bir dalganın peşinde
yazık ki otuz dokuzunda devriliyor kilometre
şekersiz geçen g...
hastane kayıtlarına geçirmeden adımı
vebalini kendim ödeyeceğim
uzun soluklu susuşlar
ve endamını hiç bilmediğim
kara koyu yalnızlıklar diliyorum Tanrı'd...
keşke çıkmaz sokaklara çıksaydı yolum
bilirdim o hal
keşke dememek de azıcık pişmanlık
yolun sonunda havalı sisli bir the end repliği
yine de merak etsey...
Sıcaktan şikayetçiyiz hep, sanki havalar çok soğusa ondan da şikayet etmeyecek gibi. Sanki şu an dışarıda yağan bu yaz yağmuru hep sürse toprak kokusunu, ağa...
mutlak yalnızlıktır bazen ödülün
acıdan gülümsetebilir belki de
içindeki çölün kum fırtına saatidir gece
vakit de yoktur... hem tükenmiştir vaden
ne dese...
sözcüsü bendim bütün solgun yüzlerin
ey fabrika duraklarındaki kalabalıklar!
bir imtihan mıydı her şey
nehir gibi akan günlere inat
içine umut katılmış b...
bir uzun yol sevdalısının
kanayan bakışlarında
yorgun
umutsuz
ve kederli bir cep aynasıyım
sesime yapışan hüznün gece nöbetçisi...
-bitse de gitsek- de...
ağustostu
ter ve kil üzerinde araladı
adı henüz konmamış
ama her seferinde yarım bıraktığı masalın kapağını.
sıcaktı...
sevişmeyle iniltiyle geçen öğlen...
kalbim yastığımın altında inlerdi
parmak uçlarımda hep o yaralı gülüşler
ve o tanımsız sızılardan içime düşen gölgelerle
varla yok arasında ince bir sınır...
bir talihsizliktim belki ben
kendi adımın harflerine bukalemun diyordum
renk değiştirmezdim belki ama çok haller değişirdi bende
yani; solo haller içindey...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok