Bubi’ Sanat, imkanı olanın değil yeteneği olanın sivrileceği; insanların şahsi popülariteye ihtiyaç duymadan üretimlerini duyurabileceği ve bu üretimler hakkında yorumlar, eleştiriler alabileceği bağımsız bir fikir platformu.
Kapı sert bir şekilde çalınmaya devam ediyordu. Üzerimden kaymış yorganı, gözümü açtığımda aramaya başladım. Eşofmanı üzerime çekip kaymış atletimin üstüne b...
Ahmet Ağa, kapıyı çarptığı gibi içeri girdi. Çizmelerinin toprağını bile temizlemeden sert adımlarla masaya yöneldi, üzerindeki ceketi çekip sandalyeye fırla...
Yağmur yağıyor, dinle.
Çatı katında küf kokan bir odada...
Dinle, dinle; çatırdıyor ağaçların kuru dalları.
Duydun mu? Baykuş mu, yoksa evdeki gizemli bir...
İnsanlar neden doğruyu görmez
Ya da görmek mi istemez
Başka söyleyişler boş mu gelir
Ya da inandıkları hoş mu gelir
İşine geldiği gibi davranır in...
En zayıf noktam hâlâ sensin
Ve o kadar tiksiniyorum ki bu noktadan.
Koluma kelepçelenmiş gibisin,
Her gün usanmadan üç defa geçiyorsun aklımdan.
İnsanla...
Gözyaşlarımın acı tadının tüm çıplaklığıyla karanlığa serildiği, ölü bedenlerin davetkar sofrasında pervasızca ağırlandığı berbat bir düzlükteyim. Aciz beden...
Şenay Keskin, kitapların arasından başını kaldırmadan gözlüklerini düzeltti. Ellerini, sayfaları arasında gezindiği kitabın sararmış kenarlarından çekti, ama...
Bazen anlamayacağını bilsen de içten içe bazı insanlara bir şeyleri anlatmak istersin. Benzer bir durum başınıza geldi mi?
Anlatamadığında beyninin içinde ...
hiç ağlayarak bavul hazırlandın mı
hiç dizlerin titreye titreye markete gittin mi
hiç biri sana emanet oldu mu
ben yaptım
ben gittim
ve oldu
sevdiğim y...
Köyde susuzluk baş göstermişti. Tek bir kuyu vardı ve o da artık yeterince su vermez olmuştu. Günlerdir çatlamış toprakların ortasında suskun bekleyen kuyu, ...
Berduş Hasan, şehirdeki hemen herkesin bildiği ama kimsenin yakından tanımadığı bir figürdü. Elinde eskimiş bir pikap çantası, boynunda ise tuhaf şekilde par...
Şükrü Erbaş'ın aynı adlı şiirinden.
Uzman, köydeki bozuk su düzenini incelemek bahanesiyle birkaç gündür köyde dolaşıyordu. İyi giyimli ama sade görünen hal...
İnsanca avutuyorum kendimi
Ne kadar cani ne kadar gaddarca
Bir hayvanlık suçu benimkisi
Ellerimde su izleri
Akan kan benim değilmiş gibi
Yıkıyorum sessi...
Bir isimlik ki yapışan üzerime
Sükse dolu her çağırış bu bedene
Ağır gelir
Gölgeleri tutulmamış
Çitleri aşılmamış
Ve bayrak dikilmemiş
Yerler dar gelir...
Aynada baktım kendime
Karşımdaki kim diye
Unutmuş içini görmeyi
Bilmiyormuş yaşarken ölmeyi
Beynimde çığlık sessizliği
Hayli duygunun hissizliği...
Şükrü Erbaş'ın aynı adlı şiirinden;
Oktay Muhtar sabahın erken saatinde köy meydanındaki kahveye doğru ağır adımlarla ilerliyordu. Her zamanki gibi başı dik...
Son bir kez baktım bize. Ben yıpranmış, kullanılmış bir kitap; sen ise yaşlı bir sahaftın. Yapraklarım, kimselerin kaldığı yeri hatırlatması için kıvrılmış; ...
İnandığım kitabın tüm sayfaları birer birer yandı. Her hikaye, her dost, her aile kül oldu gözlerimin önünde. Bir aşka adadığım ömrüm yanan bir kitabın külle...
gözlerinin ışıltısı ve yansıttığı ifadelerin arasında boğulduğu düşünerek hareket etti. karanlık aynı zamanda aydınlıktı. ışığın ve karanlığın bir arada olma...
Verilen ifadeler kendi düşüncelerimizden mi ibaret?
Veya duyguların anlamsızlığı içerisinden mi?
Boş gözler dolar mı bu hisler karşısında?
Sana verilen du...
Yavaştır insanı tanımak
Yenidoğan bebeğin, dünyayı
Küçük balığın, deryayı
Unutulmuş hislerin, sevdayı
Bazen bir gözün, kalbi
Bir kulağın, çiçe...
Günler haftaları, haftalar ayları kovalamış. Bir insan en fazla ne kadar kovalayabilir? Benliğini, geleceğini bir kenara atmak kolay mıdır? Her şey dünyayı a...
Yaşamı bir direniş, bir keşif saydım.
Unutulmayacaktı direnenler, keşfedenler, anladım.
Yahut mutlu olmayacaktı insan, direnmeden ve keşfetmeden yoksun kal...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok