Bubi’ Sanat, imkanı olanın değil yeteneği olanın sivrileceği; insanların şahsi popülariteye ihtiyaç duymadan üretimlerini duyurabileceği ve bu üretimler hakkında yorumlar, eleştiriler alabileceği bağımsız bir fikir platformu.
Ne vakit göğe baksam
Eksilir ruhum
Esrik yıldızların acısını
Bir ben mi duyuyorum yoksa?
Sanırım haklısınız
"Az konuşanlar, çok duyulur."
Peki ya hiç k...
Ne zor, seçememek kelimeleri
Sana layık olanı bulamadım
Sevgimi taşımaya cesaret edebileni de yok
Omuzlarına böylesine ağır bir yük vermek zalimlik olurdu...
Çocukça acılarım olsa yine
Şeker çekse canım
alamasam
ağlasam
pembe pembe ağlasam
mavi uçurtmalar hayal etsem
yapsa babam
kıra gitsek, yırtılsa uçurtm...
Fark ettiğim son zamandan
Girdiğim bu uçsuz mağaradan
Aşk sevgi bana uğramadan
Katrana bürünmüş vücudum
Nefsinin yalan arzularından
Göz bebeklerinin ışı...
Kaybeden her zaman vardır, vardır ki kazanan belli olsun.
Her oyun ve yarış gayesini bulsun.
Artık görebiliyorum,
Kazananın kaybedenden tek farkının kazan...
Saatlerce sustum tek kelime etmeden, ağzımı açsam kelimeler dilimi parçalamadan ulaşamayacaktı kulaklarına. İçimde biriktirdiğim bunca hınç, bunca öfke dilim...
kız dedim, uçurumum ol
gel kalbimi kuşlara ufala
eski su, derin kin, içli ırmaklı suskun kız
kız gel senin hiçin olayım
fes ve horoz kırmızısı aşk
yok o...
Musibetlere gebe, kasvetli baykuşun
uğultulu sesi,
Tan vaktine şafak söktüren horozun
uğurlu sesi,
Belâlara belâlı, bozkıra ait çakalın
uluyan sesi
Ve ...
Ağzımda ölüler hapşırıyor doktor
Onlara çok yaşa diyorum
babam iri kemikli bir adamdı
öldüğünde dizlerini öptüm
annemin yatağının gördüğü rüyayım
sarı ç...
İçimdeki yorgunluk büyüdü, anlar mısın?
Titrek parmaklarıyla tetiğe dokunuyor
Kıyıda unuttuğun çocuk değilim artık
Kirpiklerim rüzgardan afaki sakınıyor
...
Sözcükler ve ayaklarım üşüyor
Her karlı günün sonunda, onuncu yüzüncü günün şiirleri üşüyor
Bunca yazılan sayfa ve anılar
Bir hiçe dönüşeceğini bilseydim
...
Ben hep seni aradım.
Yerde, gökte, rüyalarımda, avuçlarımda, gözyaşlarımda.
Başım ne zaman sıkışsa sana koştum. Kendimi bildim bileli hem annem hem babam...
Bir zamanın sızısını çektin bileklerinde
Kaldırımlardan düşüyordun, yol katlanamıyordu buna
Odalarda ağlıyordun, duvarların taşları çatlıyordu
Hiç farkın...
Ait olduğum dünlerle sahip olduğum günlerin kuytusunda bir gölgelik arıyorum sebepsiz bir kalp ağrısıyla. Göğüs kafesimi sıkıştıran bu darlığa sebep bir yüre...
Hep beraber büyük bir filmin sahnelerini oynuyorduk. Maskelerimiz rollerimizin birer parçasıydı. Çıkarmak, gerçek yüzü ifşa etmek affedilemez bir hataydı. He...
Emniyet kemerini takmam gerekiyordu. Beden derslerinde takla atamayan ben, taklacı güvercin gibi fırladım camdan. Hareket edemiyorum. Hangi ara geldi bu kada...
Bir düş kapanına tutsak kaldım, kurtulamıyorum. İçinde kabuslarımla birlikte yaşıyorum. Küçük biblolar resmen gözlerini üzerime dikmişler, ahşaptan dokunuşla...
Ölümünü hatıralara sakladığınız bir insanın telefon numarasıyla rehberde karşılaştığınızda ne yapabilirdiniz ki. Uzun uzun baktıktan sonra ekrana sakladığını...
Ben bir keresinde rüyamda vurulmuştum. Vurulup bir kuşun peşinden koşmuştum. Önce inceden bir yanık hissi, sonrasında sonsuz bir acı.
Ta iliğe kadar.
Dur...
kirpiklerim ve kaşlarım
hala gözümün üstünde
evvelsi gün yaktığın bir tencere yemeğin kokusu hala mutfakta
bir paket sigaram ve bir de kalemim
işte orada...
Bu dumanın getirdiği ölüm kokusu...
Kaç ülke geçti sana ulaşmak için,
Kıtalar ayrılmadan çok önce işlendi ilk cinayet ve pusu
Ölüm her seferinde bir yenil...
Sokak lambası patlamış
Yağmur çiseliyor biraz da
Islanmayı göze aldım, yürüyorum
Belli ki kafamda sessizlikler
Belli ki suskunluklarımı dinliyorum
Yüzle...
Süpür gitsin kırılmış ne varsa
Ha bardakmış ha kalp, ne fark eder?
Hevesler, hayaller, ümitler...
Parçalanmaz mı hepsi aynı şekilde
Düştüklerinde masadan...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok