Bubi’ Sanat, imkanı olanın değil yeteneği olanın sivrileceği; insanların şahsi popülariteye ihtiyaç duymadan üretimlerini duyurabileceği ve bu üretimler hakkında yorumlar, eleştiriler alabileceği bağımsız bir fikir platformu.
Siyah gömlekli polis memuru masaya vurdu ve; “Neden öldürdün lan?” diye bağırdı. Üç yüz kilometre hızla duvara çarpan bir araba gibi sallandı sorgu masası. K...
Tabelada görüldüğü gibi çok eski yıkılma tehlikesi olan bir binanın küçük bir kafesi andıran penceresi... iç açıcı hiçbir şey yok. Çatlak sıva, gri bir duvar...
Geldiğinde kapıyı aralık görünce içeride olduğunu anladı. İyice katılaşmış paspasın üzerine ayaklarındaki çamuru bırakıp kapıyı itti. Demir kapının bütün so...
Leyla, birbirini bıkmadan usanmadan tekrar eden soluk renkli sabahlardan birine daha uyandı. Gözlerini açtığında ne vakittir aynı tavana umutsuzca baktığını ...
Geride bıraktığı tüm günlerin aynısı olan sabaha bıkkınlıkla uyandı. Sıcaklarla birlikte konteynır evinin içi daha da ısınıyor daha da nefes alınmaz oluyordu...
“Her gün beyaz olan kızdığında, geçirecek dişlerini boynuna. Kozasında tırtılın yahut kurbağa yavrusunda… Güneş gece doğduğunda, sen de susayacaksın.”
“Çok ...
Yasin Hoca, Hüseyin'in biraz daha yavaş gitmesini söyleyerek "Teşyi halinde iken mevtânın peşinden gitmek sevaptır, biniti olmayanlara yazık olmasın, olabild...
Bu kitabı yaklaşık 10 sene önce okumuştum. Bir arkadaşımın vesilesi ile tekrar okumaya karar verdim.
Türk öykü yazarlarımızı geç keşfediyoruz. Bunun yanı ...
Caddenin işveli bir güzelliği vardı. İnsanlar, sanki caddenin büyüsünden kopmak istemez gibi, telaşla işlerini halledip yine caddeye geri dönüyorlardı. Ben d...
Ayrılık kararını almamız kolay olmamıştı. Neredeyse iki yıldır birlikteydik ve hem birbirimizi çok seviyorduk hem de birbirimize çok alışmıştık. Arkadaş kala...
Ayın sağ yarısı parıl parıl parlıyor, sol yarısı karanlığın arkasına gizleniyordu. İlk dördün müydü bu son dördün mü, hatırlayamamıştım. Zaten bana neydiyse....
Serin ve de kararlı bir yağmurun altında,
Beyazıt çınlıyor şimdi,
Tam da ikindi ezanında,
Sence de tuhaf değil mi?
Bir tebessüm, ne çok keder biriktiriyo...
ait olmak ya da olmamak. içimden, tüm dünyaya ırmaklar gibi akan ışıklar, yüksek sesler, kahkahalar, devamlı bir sallantı hali… kendi dünyasını taşıyamaması ...
gözlerimi kapattım. yavaşça içime akmasını bekledim gecenin. içim geceyle, onunla dolsun istedim. ve güneş tekrardan doğmasın hiçbir zaman, yakmasın içimizi…...
Dünyada en çok sevdiği insanın omzuna başını koymuştu. Omzun sahibinin yüzündeki gülümsemeye anlam veremiyordum. O ise hüzünlü gözlerle bana bakıyordu....
Mesai saatinin bitmesini beklemeden birkaç saat önce izin aldı ve iş yerinden hızlı adımlarla ayrılarak arabasına bindi. Hızlıca evin yolunu tuttu. Eve girer...
Bir zaman kadar önce saatimin pili bitti. Ne kadar zaman önce olduğunu bilmiyorum, çünkü dediğim gibi, saatimin pili bitti. Bana kalırsa saat hep öğleden son...
Bildiğim kadarı ile yazarın Türkçe'ye çevrilen Bağlar ve Şaka dışında kitabı yok. Lütfen bütün kitapları çevrilsin.
Kitaba gelecek olursak, kitap bize yeni ...
Anlatacağım mesele kesinlikle gerçeğe dayanmamakla birlikte, kızı doğum yapan annenin ilk önce torununu değil de kızını görmek istemesi kadar gerçektir.
...
Sabahın ilk ışıklarıyla yatağımdan fırlayıp hazırlandım. Heyecandan doğru düzgün uyuyamamıştım da zaten. Sevdiğim kazak, pantolon, kaban derken zaman akmıştı...
Yıllar boyu ziyaret edilmemiş hüzünlü bir yer sanki burası. Üzerine ayak basan yığınla insan görüyorum heyhat bu neyi değiştirir ki? Hüznü içinde saklı tıpkı...
Genç bir adam daha yolun başında
Tabi bir çok şeyin de farkında
Bazen solgun bazen toz pembe
Bazen düşünür
Çoğu zaman üzülür
Genç adam yorulmaz
Genç ad...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok