Bubi’ Sanat, imkanı olanın değil yeteneği olanın sivrileceği; insanların şahsi popülariteye ihtiyaç duymadan üretimlerini duyurabileceği ve bu üretimler hakkında yorumlar, eleştiriler alabileceği bağımsız bir fikir platformu.
Pazartesi günüyle başlayan erken kalkma zorunluluğundan iki gün için de olsa kurtulmanın verdiği huzurla uyumuştum. Gözlerimi açtığım anda saate bakmam...
Tüm serüvenlerimizi baştan sona okusalar bile bizi anlamayacaklar. Gerçi bir pirinç tanesi kadar anlaşılmamaktan korkmuyorum artık. Yalnızlıktan, mezarlardan...
şayza, sigarasından derin bir nefes çekti, dumanını yere doğru üfledi. başını kaldırırsa zahir ile karşılaşacak, çırılçıplak kalacaktı karşısında. bir damla ...
gecenin üçü
insan böyle gecelerde öğreniyor şiir okumayı, böyle gecelerde yağıyor kar tüm çıplaklığıyla ince yüzlere.
siz bana aldırmayın benim kafam karış...
O güne dair sadece tek bir şeyi hatırlıyorum. Oduncuya odun almaya giden çocuğun, oduncunun kamerasına nasıl ilgiyle baktığını.
-Ne arıyon len burda?
...
Şaban Özüdoğru tarafından hazırlanan ve 2016 yılında 2.kez basılan MEB - Dünya Klasikleri arasında yer alan bu güzel eseri sizlere tanıtmak isterim. Yaklaşık...
Evvelsiz zamanın, zamansız bir anında yaşayan insanlar vardır. Kaybolan mutluluğu aramak yerine, şükür adı altında kabullenen varlıklardır insanlar. Ne evvel...
günlerden eski dün, ellerim kan ağlıyor.
bembeyaz eller.
ruhum gibi vazgeçiyorlar benden birer birer,
birer birer düşüyor yağmur yeryüzüne.
yavaşça ört...
Değersizlik hissi...
Yorgunluk..
Evin tavanına bakarken uzun süredir içinde bulunduğum düşüncelerin içine yeniden hapsolmuştum. İşe giderken, işte, dönüş y...
zahir ölümü düşledi.
karla örtülü bu dünyada bir kefeni olsun istedi.
yıllarca çektiği acılar dillensin, parmakları iyileşsin diye.
boğazının düğümü çöz...
Sarı arabasının hızla çarptığı kapısına, sıkıştı elbisesinin koyu yeşil fırfırı. Birbirinden ayrıldı fırfırın iplikleri bedeninin hızına dayanamayıp…
Koşara...
Ilık o sonbahar akşamında yine sandalyesine oturmuş kitabında bazı yerlerin, sanırım önemli bulduğu noktalardı, altını çiziyordu. Kımıldadığında sandalyesind...
Günlerden Salı, vakitlerden ikindi. Öfke ile topuklarını ezmek pek adeti olmasa da, öfke ile topuklarını ezerek sokağın başından içeri girdi Servet Efendi. D...
Sam yeni taşınmıştı, tek başınaydı... Yaşanmışlıklarını, dostlarını ardında bırakıp gelmişti Halen'e. Her insan o yaştan sonra yeni ufuklara yelken açamaz, d...
Yıllar sonra yalnızlıkla döllenmiş bir odanın en bereketli yerine suretini hatırlattı. Yeleğinin cebinden gelen düzensiz ce...
Güneşin doğuşuyla açtığım ofisim uzun bir binanın yedincikatındaydı. Her sabah olduğu gibi o sabah da iki dereotlu poğaçamla açtım kapıyı. Masamın manzarası,...
Düştüğümüzden beri ağlıyordu. Onunla konuşmam gerektiğinin farkındaydım.
‘Yeter artık dedim ağladığın. Yapacak hiçbir şey yok. Melek değilsin artık ve cenn...
Koşar adımlarla metroya doğru ilerliyordum. Bu treni de kaçıramazdım. Daha hızlı inerim diye yürüyen merdiveni bu kalabalıkta kullanmak aptalcaydı. Adımlar...
"Üç arşınlık toprak parçası yetti Pahom'a"
------------------------------------------------------------------------------------
Lev Nikolayeviç Tolstoy (18...
Şu an burada, kalemimi elime alıp bu satırları yazmamın nedenini tam olarak bilemiyorum. Belki de onu bir daha göremeyecek olmam ve üzerimde bıraktığı etkile...
Dingin bir atmosferde bulunan nezih bir mekânda, özenle hazırlanmış kahvemi yudumlamaktaydım. Melodik bir piyano sesi, hoş bir armoni sunarken, içsel duygula...
Onunla bir tavernada tanıştım. Yine her zamanki gibi favori mekanıma gitmiştim. Ahşap zeminin küflenmiş dokusu ve ayyaşların sakallarından süzülen keskin ana...
Sabahların en ayazı, gecelerin en çıkmazı, duvarların suskun, içlerin gece için konuşkan sabahlar için tükenmiş, kentin lâl, içlerin tellâl olduğu zamansız z...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok